21 Nisan 2013 Pazar


BEBEKLERİ UYUTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?


Bebeğiniz hala gece boyunca uyumuyor mu?” Bu, televizyonun kumandasını elinize her aldığınızda veya tam da siz uykuya dalmak üzereyken uyanan bir bebeğiniz yoksa yeterince masum bir sorudur. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, kendinizi cesaretlendirin. Bu uykusuz geceler size sonsuza kadar sürecekmiş gibi görünebilir. Aşağıda bebeğinize yardımcı olabilecek ürünler de dahil olmak üzere, bebeğinizin nasıl iyi bir uykucu olabileceğine dair ipuçları vardır. 

Bir rutin oluşturun

Bebekler ve uyku hakkında pek çok kitap yazılmıştır ve bunlar dönüp dolaşıp tek bir strateji ile özetlenebilir: Rutin. Philadelphia Çocuk Hastanesinde Uyku Bozuklukları Merkezi’nin müdür yardımcısı ve “Gece Boyunca Uyuma: Bebekler, Çocuklar ve Ebeveynleri Geceleri Nasıl İyi Uyuyabilirler” adlı eserin yazarı olan Jodi A. Mindell şöyle demektedir: "Genellikle her gece aksatmadan uygulamanız gereken üç veya dört egzersiz tavsiye ediyorum". Size özel bu rutini oluşturan aktivitelerin düzenli olarak uygulanması, belli bir dereceye kadar bu aktivitelerin ne olduklarından daha önemlidir. Örneğin, uyku zamanı rutini olarak önce banyo yaptırabilir, ardından bebeğinize yumuşak bir masaj yapabilir ve son olarak ona hikaye anlatmayı seçebilirsiniz.  Aynı şekilde bebeğinizi yatağına koymadan önce besleyebilir, birkaç dakika sallayabilir, sonra da yatağına bırakarak ona hafif bir ninni söyleyebilirsiniz.

Mindell, "Unutmayın ki bebekler saati söyleyemezler ancak onların içsel bir saatleri vardır. Gündüz uykuları ve gece uykusu için belli bir programa bağlı kalmak bu saati ayarlayacak ve bebeğinizin hızlı ve kolay bir şekilde uykuya dalmasına yardımcı olacaktır" diye ekliyor. "Ayrıca, bebeğinizi beşiğine veya yatağına koymadan önce çok fazla bekliyorsanız bebeğiniz fazla yorulabilir ve bu da sakinleşip uykuya dalmasını zorlaştırabilir."

Neler yapabilirsiniz?

• Sakinleştirici uyku hikayeleri En iyi uyku hikayeleri pek çok tekrarlar içeren hikayelerdir. Bunlar gitgide ezberlediğiniz ve bir yerden sonra bebeğinize aynı tempoda anlattığınız hikayelerdir (bu hikayelerin sizi de uyutabileceği aklınızda olsun). 

• Yumuşak banyo havluları  Bebeğinizi banyodan sonra yumuşak bir havluya sarmak rutinin rahatlatıcı bir parçası olabilir.

• Sallanan koltuk Gitgide daha fazla kullanılmaya başlanan bebek eşyalarından birisi de sallanan koltuktur. Bu, geceleri uyku  rutininizin önemli bir parçası olabilir, bebeğinizle beraber sallanabilir ve ona sevdiği uyku zamanı hikayelerini okuyabilirsiniz. 

İpucu: Eğer bebek odanız varsa hikayeleri orada okuyun. Bu sayede, gece rutininin son kısmı bebeğinizin odasında gerçekleşecektir. 

Bebeğinizin uykuya devam etmesini sağlamak

Bazı bebekler temizlik gürültüsüne rağmen bile uyumaya devam edebilirler. Bazıları da odada parmak ucunuzda yürümenize rağmen uyanabilir. Bebeğiniz uyurken evinizde hiç ses çıkmamasını sağlayamazsınız veya bebeğiniz uyurken işlerinize ara veremezsiniz. Fakat eğer bebeğinizin uykusu hafifse, onu rahatsız edebilecek şeyleri minimum düzeye indirmek ve günlük gürültülere rağmen uyumaya devam etmesine yardımcı olabilecek yollar bulmak isteyebilirsiniz.

Neler yapabilirsiniz: 

• Bebek monitörü Bebeğinizin sesini ve ağlamalarını alan ve bunları evinizde herhangi bir odaya koyabileceğiniz bir alıcıya ileten en temel modeli seçebilirsiniz. Veya bebeğinizin odasındaki sıcaklığı ölçen bir termometresi veya evinizde herhangi bir yerdeyken bebeğinizi izlemenize olanak sağlayacak bir görüntü ekranı olan daha iyi bir model de seçebilirsiniz. Eğer büyük veya iki katlı bir eviniz varsa, iki alıcısı olan modelleri tercih edin. Bu sayede birini yatak odanızda bırakır diğerini de mutfağa veya oturma odasına koyabilirsiniz. 
• "Beyaz gürültü" ve diğer sakinleştirici sesler Bir fan veya nemlendiriciden gelen monoton bir “beyaz gürültü” potansiyel olarak rahatsız edici seslerin engellenmesine yardımcı olacaktır — örneğin kapı zili, telefon sesi, kardeşlerden gelen sesler ve ses çıkaran hayvanlar. Uyku uzmanı Mindell şöyle demektedir: "Bazı bebekler sürekli sesleri rahatlatıcı bulabilir". Ayrıca okyanus dalgaları veya kalp atışı gibi sesler çıkaran özel makineler de bulabilirsiniz. Bazı makineler oyuncak ayı veya kuzu şeklindedir ve bebeğinizin anne karnındayken duyduğu seslere benzer sesler çıkarabilir.

İpucu: Birkaç dakika çalışıp sonra duran makinelere kıyasla sürekli çalışan veya sabit sesler çıkaran makineler  tercih edilir. Mindell "Eğer bebeğiniz biraz gürültülü bir ortamda uyumaya alışırsa ve gece yarısı uyandığında odası sessizse, tekrar uykuya dönmekte zorluk yaşayacaktır" diyor.

Doğru oda sıcaklığını sağlayın 

Mindell şöyle demektedir: “İster inanın ister inanmayın, bebeğinizin tamamen sıcak bir odaya ihtiyacı yoktur. Rahat ettirecek düzeyde bir serinliği her zaman tavsiye ederim”. Her bebek için uygun olan tek bir sıcaklık yoktur, fakat eğer bebeğiniz uyandığında terliyse veya elleri ve ayakları üşümüşse, buna göre üzerinin kalınlığını ayarlamalısınız.

Siz nasıl giyiniyorsanız bebeğinizi de o şekilde giydirin. Bebeğinizin kat kat battaniyelerle örtülmeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Dolayısıyla tişörtü, pijamaları ve patikleri ona yeterli sıcaklığı sağlayacak kalınlıkta olmalıdır. Ağır battaniyeler, peluş şilte örtüler, yorgan ve yünlü örtüler ani bebek ölümü sendromuna (SIDS) sebep olabilir  ve 1 yaşından küçük bebekler için kullanılmamalıdır.

Neler yapabilirsiniz: 

• “Giyilebilir battaniye” Eğer bebeğinizin uyurken ek örtüye ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız, “giyilebilir battaniye” deneyebilirsiniz. Bu, bebeğinizin ısınmasına olanak sağlayacak fakat onu kısıtlamayacak şekilde tasarlanmış bir çeşit uyku tulumudur. Kolları yoktur, bu nedenle bebeğinizin kolları serbest kalır. Ayrıca alt kısmı kapalıdır, böylece normal bir battaniyenin tersine bebeğinizin üzerinden çıkarılamaz veya üst kısma kayarak bebeğinizin başını kapatamaz (SIDS için bir risk faktörü). Üzerindeki fermuarlar, gecenin bir yarısı bebeğinizin bezini değiştirirken battaniyeyi kolaylıkla açıp kapamanıza yardımcı olur. Eğer gerçekten sıcak bir gece değilse ve bebeğiniz kolları açıkken çok rahat görünmüyorsa uzun kollu bir giysi giydirebilirsiniz.

İpucu: Soğuk yatak çarşafının yaratacağı şok etkisini ortadan kaldırmak için bir sıcak su torbasını ılık suyla doldurun (sıcak değil) ve uyku saatinden 20 dakika kadar önce bebeğinizin yatağına koyun. Bebeğinizi yatağına koymadan önce bunları kaldırın. Bazen pazen bir çarşaf da daha sıcak bir yüzey sağlar ve bebeğinizin duyacağı rahatsızlığı azaltır. 

Bebeğinizi yakınınızda tutun

İlk birkaç ay boyunca, birçok ebeveyn bebeklerini kendi odalarında tutmaktadırlar. Bu sayede gece beslemeleri daha kolay hale gelmekte ve bebeklerinin el altında olması güven vermektedir. İşler yoluna girdikten sonra, küçük bebeğinizi odasındaki beşiğine transfer edebilirsiniz.

Neler yapabilirsiniz?

• Basinet  Bebeğiniz genellikle tekerlekli ve yeni doğan bebekler için tasarlanmış küçük bir yatak olan geleneksel bir basinet içerisinde uyuyabilir. Bunu odanıza veya evinizde herhangi bir yere yerleştirebilirsiniz. Yatağınıza monte edilebilen özel bir beşik de satın alabilirsiniz, bu sayede bebeğinizle aranızda sabit bir mesafe oluşturabilirsiniz.

İpucu: Yatak odanızda içinde alt değiştirme malzemeleri ve temiz bir pijama takımının olduğu bir sepet bulundurun, böylelikle gecenin ortasında bebeğinizin altını değiştirmek için onu beşiğinden çıkarmak ve odasına götürmek zorunda kalmazsınız. 

Bebeğinizin kendi başına uykuya dalmasına yardımcı olun

Mindell gibi uyku uzmanları bu noktada duyarlı davranırlar: Bebeğiniz mayıştığında fakat hala uyanıkken beşiğine koyun. Eğer bebeğinizi sallayarak veya emzirerek uyutmaya alıştırırsanız, kendi başına uykuya dalmaktan ziyade başkasının onu uyutmasına ihtiyaç duyan bir bebeğe sahip olursunuz. Kollarınızla uyku arasındaki geçişi hafifletmenin bir yolu da bebeğiniz uykuya dalarken birşeylere bakmasını sağlamaktır.

Neler yapabilirsiniz?

• Dönence veya gece lambası Mindell şöyle demektedir: "Bebekler beşiklerinde bir şeyler izlemeyi severler". Işıklı taklit akvaryumlardan (elbette yakınlarda bir masaya gerçek bir akvaryum da koyabilirsiniz) tavana yıldız yansıtan gece lambalarına ve müzik çalarak hareket eden dönencelere kadar bebeğinizi yatağında eğlendirebilecek onlarca ürün bulabilirsiniz.

İpucu: Bebeğiniz oturabildiğinde, beşiğinden dönenceyi kaldırmalısınız. Bunu uzanamayacağı bir mesafede tavana asabilirsiniz, böylelikle bebeğiniz hala ona bakabilir. Altını değiştirirken kıpırdanmasını engellemek için alt değiştirme masasının üzerine de asabilirsiniz.



13 Nisan 2013 Cumartesi


TUVALET EĞİTİMİ ÖNERİLERİ !



Tuvalet eğitiminde anne babaların bilmesi lazım gelen en önemli husus şudur; Çocuk için alt ıslatmak bir haz ve keyif halidir. Çocuk, tam da sıkışmış, zorda kalmış ve idrar yolu tam da dolu olduğu bir sırada rahatlamak için bırakır kendini. Ve bu sırada da haz alır ve rahatlar. Birçok çocuk vardır ki, bu rahatlama anında anne babasının karşısına geçer ve onların yanında altını ıslatır. Madem ki, alt ıslatmak bir haz ve keyif verici bir durumdur, o halde anneler bilmelidir ki, tuvalet alışkanlığı kazandırmaya çalışılan bir çocuktan aslında istenilen şey, bu hazzın elinden alınmasıdır. Bu nedenle, çocuklar altını ıslatırken aldıkları haz karşısında anne babalarının neden kızdığını, neden hemen telaşa kapıldığını anlamakta zorluk çekerler.

İşte bu nedenle, çocuklarda tuvalet alışkanlığı başlayabilmesinin temel şartlarından biri, çocuğun bu haz duygusunu terk edebilecek bir yaşta olması gerekir. Bu yaş ise, çocuktan çocuğa fark etmekle birlikte yaklaşık 18 – 24 ay arasında değişmektedir.
Bununla birlikte, çocuğun tuvalet alışkanlığına başlayabilmesi için, idrar yollarındaki kaslarının yeterli olgunluğa ulaşmış olması gerekir ki çocuk bu kasları kontrol edebiliyor olsun. Bunun için de yaş aralığı yin 18 – 24 ay diyebiliriz.
Bu iki temel şart yerine gelmiş ise de bazı çocuklar tuvalet alışkanlığını hala kazanamıyorsa, bu durumun genelde üç temel sebebi vardır;
1- Çocuğun anne babasından gelen genetik bir alt ıslatma problemi varsa, muhtemel böylesi bir çocuk da altını ıslatacaktır. (Bazen bir ailede 3 çocuktan ikisi bu genetik durumdan etkilenmez ve tuvalet alışkanlığını erken yaşta kazanabilir ama bir çocuk anne babasından birinin alt ıslatma problemini taşıyabilir)
2- Çocuğun uykusu çok derindir ve altını ıslattığını fark etmiyordur.
3- Çocuk aile içinde rahat değil ve psikolojik bir baskı altında hissediyordur kendisini.
Eğer yukarıdaki saydığımız tüm şartlar yerine gelmiş ise ve herhangibir sorun yok ise o takdirde izlenilecek yol şudur.
1- Çocuğun haz aldığı alt ıslatmasının aslında kendisini rahatsız eden bir durum olduğunu kendisi de anlaması gerekir. Bunun için ilk adım olarak gündüzleri çocuğa bağlanılan bez ıslaklığı çocuğa hissettirecek derecede kalitesiz bir bez olmalıdır. Çocuklar gündüzleri pahalı ve kaliteli bezlerin emiciliği ile ne altını ıslattığını hissediyor ne de ıslanmış olan altlarından rahatsız oluyorlar. Tuvalet alışkanlığı kazandırılacak çocuklar mutlaka bu dönemde ıslaklığı hissedebilecek bir bezle gündüzlerini geçirmelidir.
2- Tuvalet alışkanlığında önce büyük tuvalet, gündüz saatinde alıştırılmalıdır. Çocuklar büyük tuvaletlerini yaparken bunu genelde anne babalar hissder ve çocuğun yüz hatlarından büyük tuvalet yaptığı anlaşılır. Çocuk için büyük tuvalet aslında bir zorlamadır, bu zorlama eğer çocuğu daha rahat tuvaletini yapacağı bir yer gösterilir, öğretilirse çok kolay geçiş sağlanabilir. Bunun için büyük tuvalet alışkanlığında lazımlık kullanmak güzel bir yöntemdir. Çocuk ne zaman ki, büyük tuvaletini yapmaya çalışıyorsa, anne çocuğunu hazımlığa (lazımlık tuvalette olmalı) davet etmeli ve çocuk oturarak ve daha rahat olarak tuvaletini yapmayı öğrenmelidir.
3- Çocuğa tuvalet alışkanlığı gündüz kazandırdıktan sonra, aynı usul geceye alınmalıdır. (Hissettirici bir bez bağlama)
3- Çocuk büyük tuvaletine gündüz alıştığında aynı zamanda gece de altına kaçırmaz.
4- Bütün bunlar sabır içinde takip edilmeli, tebessüm ve hoşgörü annenin yüzünden eksik olmamalıdır. Anne eğer çocuğunun bu döneminde sinirli, kızgın veya çocuğunu küçük düşürücü tavırlar içinde olursa çocuk panik ve korku içine girer ve tuvalet alışkanlığını kazanamaz. Anne büyük bir olgunlukla çocuğunun bu döneminin de keyfini çıkartarak ona destek olmalıdır.
5- Tüm bu durumlara rağmen çocuk 3 – 4 yaşına gelmiş ve hala tuvalet alışkanlığı kazanamamışsa bir pedagog ile görüşülmesi gerekir.
Pedagog -Adem Güneş


minigim.com'un kurucuları, vivense'nin hikayelerinde ..





4 Nisan 2013 Perşembe


HAYVANLARIN ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİSİ


Çocuğun hayvanları sevmesi, onlardan sevgi görmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanında gelişimini destekler ve zayıf olduğu alanlarda beceri kazanmasına destek olur.
Bir eğitim materyali yoktur ki çocuğun her gelişim alanına aynı anda hitap edip geliştirsin. Bu bir mucizeye benziyor. Çocuklara her şeyi öğreten tek şey: “Hayvanlar”. Tabi hayvanların da bir kalbi olduğunu unutmadan onları sevgi dolu ve güvenli bir ortamda besleyerek çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunabilirsiniz.

Hayvanlar çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimine şu şekilde katkıda bulunmaktadır;

Zihinsel Gelişim: Hayvanlar dünyası çok çeşitlidir ve zengindir. Her hayvan farklı renklere, özelliklere, şekillere sahiptir ve çocuklar bunları keşfetmeyi çok sever. Bu çocuklarda araştırma, analiz etme, kategori yapma, ilişki kurma, problem çözme vb. becerilerin gelişmesi yardımcı olur.
 
Duygusal ve Sosyal Gelişim: Çocuklar hayvanların birbirleriyle iletişimi gözler, onlarında mutlu, üzgün olduğunu gözler. Böylece arkadaşlarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olmayı öğrenir. Ayrıca bir hayvanın bakım sorumluluğunu almak sorumluluk duygusunu geliştirir. Sorumluluk alıp, bunları yerine getiren çocuk bundan gurur duyar ve öz güveni artar.
 
Dil Gelişimi: Hayvanlar hakkında konuşmak çocuklar için en eğlenceli konulardan biridir. Çocuklar hayvan hakkında konuşarak yaşıtlarıyla iletişim kurma şansı yakalar. Hayvanlar üzerine konuşacak çok şey olduğu için bu sohbetler çocukların arkadaş edinmelerine yardımcı olur. Eğer bir çocuk evcil hayvan besliyorsa; arkadaşlarına ona nasıl baktığını, onunla neler yaptığını anlatması konuşma becerisini ve kelime daracığını geliştirir.
 
Fiziksel Gelişim: Çocuklar hayvanları taklit etmeyi çok severler ve onları taklit ederken zıplarlar, atlarlar. Bu büyük ve küçük kas gelişimine yardımcı olur.
Gördüğünüz gibi havyalar çocukların her gelişim alanına destek oluyor. Bunu bir örnekle özetlemek istiyorum. Küçükken civciv büyüten bir arkadaşımla civciv büyütmenin ona çok şey katığını ve hala o anılarının taze olduğunu anlattı.

Sizce civciv büyütmek bir çocuğa ne katabilir? Civciv büyüten bir çocuğun, her gün o civcive yem vermesi ve bakması yani sorumluluk alması gerekiyor. Civcivi büyürken vücudundaki değişiklikleri gözlemek zihinsel gelişimine katkıda bunmaktadır. Civcivin bütün ihtiyaçlarını karşılaması, ona sahip olmanın gururunu duyması, arkadaşlarına bundan bahsetmesi, bütün bunlar çocuğun öz güvenini artırır ve sosyal becerilerini geliştirir. Hayvanları seven çocuk, arkadaşlarının ihtiyaçlarına, duygularına daha duyarlı olur ve empati duygusu geliştirir.

Diğer evcil hayvanlar da çocuğun gelişimin de aynı etkiyi yaratır. Evinizde bir civciv büyütemezsiniz ama başka evcil havyaları besleyebilirsiniz. Biliyorum ki büyük şehirlerde evcil hayvan beslemek oldukça zor. Fakat bu zorluğa çocuğunuz için katlanmanız çocuğunuzun sayısız faydaları sağlayacaktır.

Özellikle tek çocuklu ailelerin bir evcil hayvan beslemesini daha fazla öneriyorum. Çünkü evde tek çocuğun oyun oynayacağı bir kardeşi yoktur ve yalnız kalır. Aynı zamanda tek çocuk olduğu için ailenin de yıldızıdır ve bütün ilgi onun üzerindedir. Bu nedenle çocuk her dediğinin yapılmasını ister ve “hayır’ı kabul etmez. Hiçbir şeyini başkalarıyla paylaşmak istemez ve her zaman ilginin onun üzerinde olmasını ister. Evde bir evcil hayvanın olması, anne babanın onu sevdiğini ve onla ilgilendiğini görmesi eksik olduğu bu alanlarda gelişmesini sağlayacaktır.

 Bunun yanı sıra bazen çocuklar ailede bulamadığı sevgisi bir hayvanda bulabilir. İlgisiz anne babaya sahipse ve ailesiyle yeterince zaman geçiremiyorsa bir evcil hayvanı olması çocuğun rahatlamasını sağlar ve içine kapanmasını önleyebilir. Çünkü çocuk sevgisini, ilgisini baktığı bu hayvana verir, onla konuşur, sorunlarını, mutluluğunu onla paylaşır en önemlisi ondan sevgi görür ve kendini değerli hisseder.

Bu yönüyle hayvan sevgisinin terapi etkisi de vardır. Hatta bazı hayvanlar psikolojik problemlerin çözümünde terapi de kullanılmaktadır. Örneğin Amerika’da yavru köpekle terapi yapılmaktadır. Terapi sırasında yavru kopek çocukla, çocukta yavru köpekle oyun oynar. Hayvan sevgisi içine kapanık, arkadaşı olmayan çocuklar için de çok faydalıdır. Çevresindeki yetişkinlere veya arkadaşlarına tepkili olan çocuk, baktığı hayvanın bir suçu olmadığını bilir ve onla konuşur, dertleşir, içine kapanmaz, bu evcil hayvanla iletişim kurarak gerçek dünyayla olan bağlarını tamamen koparmaz.

Ayrıca gerçek hayatta çeşitli hayvanları görmemiş, hiçbir hayvana dokunup sevmemiş çocuklarda hayvan fobisi de gelişmektedir. Hayvan sevgişi gelişmeden büyüyen bu çocuklar hayvanlardan korkabilir ve bu korku yetişkinlikte ciddi boyutlar alabilir. Ayrıca hiçbir hayvana dokunmayan çocuk çok titiz olabiliyor ve hayvanlara dokunmaktan çekinebilir. Yani hayvan sevgisi tatmadan büyüyebiliyor. 

Görüldüğünüz gibi bir çocuğun evcil hayvan beslemesi ona birçok yönden yardım ediyor. Eğer evde evcil hayvan besleme şansınız yoksa en azından fırsat buldukça çocuğunuzun havyaları görmesi, onlara dokunması içi fırsat yaratın; onları hayvanat bahçesine ve çiftliklere götürün. Şehirde çocuklar apartmanlarda, siteler de büyüyor ve hayvanları sadece TV’den, kitaplardan tanıyorlar. Bu nedenle hayvanları belki ilk defa canlı olarak hayvanat bahçesinde görme şansı yakalıyor. Bu şansı iyi kullanmalarına ve bu kısa sürede gönüllerince hayvanları keşfetmelerine ve sevmelerine izin verin. En önemlisi çocuğunuzun özgürce hayvanlarla oynamasına izin verin “Aman üzerin kirlenecek, oraya gitme, mikrop kaparsın, ona dokunma…” gibi sözlerden kaçının.  Hayvanat bahçesine ve çiftliklere sık giderek gittiğinizde uzun kalmaya gayret edin. Bu çocukların hayvanları sevmesine, onları tanımasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra çocukların hayvanları tanıması ve hayvan sevgisini geliştirmek için hayvanlarla ilgili belgesel CD’leri satın alınarak çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Ayrıca hayvanların kahraman olduğu dostluk, sevgi temalı filmleri de çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Bir nesil “Lassie” adlı köpeğin maceralarıyla büyümüştür. Dostluk, paylaşma, fedakarlık, sevgi, arkadaşlık gibi bir çok duyguyu bu filmlerle yaşamıştır.
 
Fakat şu konuda ailelerin duyarlı olmasını rica ediyorum. Hayvanlar çocuğunuzun gelişimini artıracak bir oyuncak ya da bir araç değildir. Bir evcil hayvan besleme sorumluluğunu alamayacak bir çocuğa bir evcil hayvanı emanet edip ona eziyet edilmesine izin vermeyin veya Pet Shop’tan bir hayvan alıp 2-3 hafta besleyip tekrar telsim ederek bu şirin hayvanların psikolojisini bozmayın. Unutmayın ki onlar çocuğunuzu eğlendirecek, mutlu edecek bir oyuncak değil. Onlar yaşayan bir canlı ve onların da kalbi, duyguları var.  Bu konuda çok hassas olmanızı rica ediyorum. Kesin bir evcil hayvan besleyecekseniz sona güvenli ve sağlıklı bir ortam sunabilecekseniz satın alın. Bu şuna benziyor bir çocuğun geleceğini düşünmeden, ona iyi şartlar sunamayacağınızı bildiğiniz halde birçok çocuk sahibi olmak gibi.

Son olarak anne babaların yaptığı diğer yanlış düşence ise hayvanları mikrop kaynağı görmeleridir. Genellikle aileler hayvanlarla temas eden çocuğun ağzına tüy kaçmasından, mikrop bulaşmasından endişe ederler. Fakat gerekli tedbirler alınıp, aşıları yapıldığında, yani sağlık koşullarına dikkat edildiğinde hem çocuk için böyle bir sorun olmayacak, hem de hayvanların rutin kontrollerinin takip etmek çocuğa sorumluluk bilinci verecektir. Yani evcil hayvanın sağlığına dikkat etmesi, emek vermesi onu daha fazla sevmesine değer vermesini sağlayacaktır. En önemlisi sevmeyi öğrenecektir. Unutmayın ki hayvanları sevemeyen insanlar insanları da sevemez. Bunun temelleri çocuklukta atılır. Bu makalemde hayvan sevgisinin, dostluğunun çocuğunuzun gelişiminde ve hayatındaki önemi göstermek istedim.

Özetlemek gerekirse şartlarınızın el verdiği evcil hayvanı besleyerek çocuğunuzun gelişim alanlarını destekleyebilir ve zayıf olduğu alanlarda gelişmesini sağlayabilirsiniz. Bunu yapamıyorsanız bile sık sık hayvanat bahçesine giderek çocuğunuzun hayvanları gerçek hayatta görmesine ve hayvan sevgisini geliştirmesine fırsat verebilirsiniz.
Çocuğunuzun hayvan sevgisini tadarak büyümesi dileğiyle…






HAYVANLARIN ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİSİ


Çocuğun hayvanları sevmesi, onlardan sevgi görmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanında gelişimini destekler ve zayıf olduğu alanlarda beceri kazanmasına destek olur.
Bir eğitim materyali yoktur ki çocuğun her gelişim alanına aynı anda hitap edip geliştirsin. Bu bir mucizeye benziyor. Çocuklara her şeyi öğreten tek şey: “Hayvanlar”. Tabi hayvanların da bir kalbi olduğunu unutmadan onları sevgi dolu ve güvenli bir ortamda besleyerek çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunabilirsiniz.

Hayvanlar çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimine şu şekilde katkıda bulunmaktadır;

Zihinsel Gelişim: Hayvanlar dünyası çok çeşitlidir ve zengindir. Her hayvan farklı renklere, özelliklere, şekillere sahiptir ve çocuklar bunları keşfetmeyi çok sever. Bu çocuklarda araştırma, analiz etme, kategori yapma, ilişki kurma, problem çözme vb. becerilerin gelişmesi yardımcı olur.
 
Duygusal ve Sosyal Gelişim: Çocuklar hayvanların birbirleriyle iletişimi gözler, onlarında mutlu, üzgün olduğunu gözler. Böylece arkadaşlarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olmayı öğrenir. Ayrıca bir hayvanın bakım sorumluluğunu almak sorumluluk duygusunu geliştirir. Sorumluluk alıp, bunları yerine getiren çocuk bundan gurur duyar ve öz güveni artar.
 
Dil Gelişimi: Hayvanlar hakkında konuşmak çocuklar için en eğlenceli konulardan biridir. Çocuklar hayvan hakkında konuşarak yaşıtlarıyla iletişim kurma şansı yakalar. Hayvanlar üzerine konuşacak çok şey olduğu için bu sohbetler çocukların arkadaş edinmelerine yardımcı olur. Eğer bir çocuk evcil hayvan besliyorsa; arkadaşlarına ona nasıl baktığını, onunla neler yaptığını anlatması konuşma becerisini ve kelime daracığını geliştirir.
 
Fiziksel Gelişim: Çocuklar hayvanları taklit etmeyi çok severler ve onları taklit ederken zıplarlar, atlarlar. Bu büyük ve küçük kas gelişimine yardımcı olur.
Gördüğünüz gibi havyalar çocukların her gelişim alanına destek oluyor. Bunu bir örnekle özetlemek istiyorum. Küçükken civciv büyüten bir arkadaşımla civciv büyütmenin ona çok şey katığını ve hala o anılarının taze olduğunu anlattı.

Sizce civciv büyütmek bir çocuğa ne katabilir? Civciv büyüten bir çocuğun, her gün o civcive yem vermesi ve bakması yani sorumluluk alması gerekiyor. Civcivi büyürken vücudundaki değişiklikleri gözlemek zihinsel gelişimine katkıda bunmaktadır. Civcivin bütün ihtiyaçlarını karşılaması, ona sahip olmanın gururunu duyması, arkadaşlarına bundan bahsetmesi, bütün bunlar çocuğun öz güvenini artırır ve sosyal becerilerini geliştirir. Hayvanları seven çocuk, arkadaşlarının ihtiyaçlarına, duygularına daha duyarlı olur ve empati duygusu geliştirir.

Diğer evcil hayvanlar da çocuğun gelişimin de aynı etkiyi yaratır. Evinizde bir civciv büyütemezsiniz ama başka evcil havyaları besleyebilirsiniz. Biliyorum ki büyük şehirlerde evcil hayvan beslemek oldukça zor. Fakat bu zorluğa çocuğunuz için katlanmanız çocuğunuzun sayısız faydaları sağlayacaktır.

Özellikle tek çocuklu ailelerin bir evcil hayvan beslemesini daha fazla öneriyorum. Çünkü evde tek çocuğun oyun oynayacağı bir kardeşi yoktur ve yalnız kalır. Aynı zamanda tek çocuk olduğu için ailenin de yıldızıdır ve bütün ilgi onun üzerindedir. Bu nedenle çocuk her dediğinin yapılmasını ister ve “hayır’ı kabul etmez. Hiçbir şeyini başkalarıyla paylaşmak istemez ve her zaman ilginin onun üzerinde olmasını ister. Evde bir evcil hayvanın olması, anne babanın onu sevdiğini ve onla ilgilendiğini görmesi eksik olduğu bu alanlarda gelişmesini sağlayacaktır.

 Bunun yanı sıra bazen çocuklar ailede bulamadığı sevgisi bir hayvanda bulabilir. İlgisiz anne babaya sahipse ve ailesiyle yeterince zaman geçiremiyorsa bir evcil hayvanı olması çocuğun rahatlamasını sağlar ve içine kapanmasını önleyebilir. Çünkü çocuk sevgisini, ilgisini baktığı bu hayvana verir, onla konuşur, sorunlarını, mutluluğunu onla paylaşır en önemlisi ondan sevgi görür ve kendini değerli hisseder.

Bu yönüyle hayvan sevgisinin terapi etkisi de vardır. Hatta bazı hayvanlar psikolojik problemlerin çözümünde terapi de kullanılmaktadır. Örneğin Amerika’da yavru köpekle terapi yapılmaktadır. Terapi sırasında yavru kopek çocukla, çocukta yavru köpekle oyun oynar. Hayvan sevgisi içine kapanık, arkadaşı olmayan çocuklar için de çok faydalıdır. Çevresindeki yetişkinlere veya arkadaşlarına tepkili olan çocuk, baktığı hayvanın bir suçu olmadığını bilir ve onla konuşur, dertleşir, içine kapanmaz, bu evcil hayvanla iletişim kurarak gerçek dünyayla olan bağlarını tamamen koparmaz.

Ayrıca gerçek hayatta çeşitli hayvanları görmemiş, hiçbir hayvana dokunup sevmemiş çocuklarda hayvan fobisi de gelişmektedir. Hayvan sevgişi gelişmeden büyüyen bu çocuklar hayvanlardan korkabilir ve bu korku yetişkinlikte ciddi boyutlar alabilir. Ayrıca hiçbir hayvana dokunmayan çocuk çok titiz olabiliyor ve hayvanlara dokunmaktan çekinebilir. Yani hayvan sevgisi tatmadan büyüyebiliyor. 

Görüldüğünüz gibi bir çocuğun evcil hayvan beslemesi ona birçok yönden yardım ediyor. Eğer evde evcil hayvan besleme şansınız yoksa en azından fırsat buldukça çocuğunuzun havyaları görmesi, onlara dokunması içi fırsat yaratın; onları hayvanat bahçesine ve çiftliklere götürün. Şehirde çocuklar apartmanlarda, siteler de büyüyor ve hayvanları sadece TV’den, kitaplardan tanıyorlar. Bu nedenle hayvanları belki ilk defa canlı olarak hayvanat bahçesinde görme şansı yakalıyor. Bu şansı iyi kullanmalarına ve bu kısa sürede gönüllerince hayvanları keşfetmelerine ve sevmelerine izin verin. En önemlisi çocuğunuzun özgürce hayvanlarla oynamasına izin verin “Aman üzerin kirlenecek, oraya gitme, mikrop kaparsın, ona dokunma…” gibi sözlerden kaçının.  Hayvanat bahçesine ve çiftliklere sık giderek gittiğinizde uzun kalmaya gayret edin. Bu çocukların hayvanları sevmesine, onları tanımasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra çocukların hayvanları tanıması ve hayvan sevgisini geliştirmek için hayvanlarla ilgili belgesel CD’leri satın alınarak çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Ayrıca hayvanların kahraman olduğu dostluk, sevgi temalı filmleri de çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Bir nesil “Lassie” adlı köpeğin maceralarıyla büyümüştür. Dostluk, paylaşma, fedakarlık, sevgi, arkadaşlık gibi bir çok duyguyu bu filmlerle yaşamıştır.
 
Fakat şu konuda ailelerin duyarlı olmasını rica ediyorum. Hayvanlar çocuğunuzun gelişimini artıracak bir oyuncak ya da bir araç değildir. Bir evcil hayvan besleme sorumluluğunu alamayacak bir çocuğa bir evcil hayvanı emanet edip ona eziyet edilmesine izin vermeyin veya Pet Shop’tan bir hayvan alıp 2-3 hafta besleyip tekrar telsim ederek bu şirin hayvanların psikolojisini bozmayın. Unutmayın ki onlar çocuğunuzu eğlendirecek, mutlu edecek bir oyuncak değil. Onlar yaşayan bir canlı ve onların da kalbi, duyguları var.  Bu konuda çok hassas olmanızı rica ediyorum. Kesin bir evcil hayvan besleyecekseniz sona güvenli ve sağlıklı bir ortam sunabilecekseniz satın alın. Bu şuna benziyor bir çocuğun geleceğini düşünmeden, ona iyi şartlar sunamayacağınızı bildiğiniz halde birçok çocuk sahibi olmak gibi.

Son olarak anne babaların yaptığı diğer yanlış düşence ise hayvanları mikrop kaynağı görmeleridir. Genellikle aileler hayvanlarla temas eden çocuğun ağzına tüy kaçmasından, mikrop bulaşmasından endişe ederler. Fakat gerekli tedbirler alınıp, aşıları yapıldığında, yani sağlık koşullarına dikkat edildiğinde hem çocuk için böyle bir sorun olmayacak, hem de hayvanların rutin kontrollerinin takip etmek çocuğa sorumluluk bilinci verecektir. Yani evcil hayvanın sağlığına dikkat etmesi, emek vermesi onu daha fazla sevmesine değer vermesini sağlayacaktır. En önemlisi sevmeyi öğrenecektir. Unutmayın ki hayvanları sevemeyen insanlar insanları da sevemez. Bunun temelleri çocuklukta atılır. Bu makalemde hayvan sevgisinin, dostluğunun çocuğunuzun gelişiminde ve hayatındaki önemi göstermek istedim.

Özetlemek gerekirse şartlarınızın el verdiği evcil hayvanı besleyerek çocuğunuzun gelişim alanlarını destekleyebilir ve zayıf olduğu alanlarda gelişmesini sağlayabilirsiniz. Bunu yapamıyorsanız bile sık sık hayvanat bahçesine giderek çocuğunuzun hayvanları gerçek hayatta görmesine ve hayvan sevgisini geliştirmesine fırsat verebilirsiniz.
Çocuğunuzun hayvan sevgisini tadarak büyümesi dileğiyle…



3 Nisan 2013 Çarşamba


2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ

Tekrardan merhabalar. Öncelikle Otizm nedir, Otizm sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otizmli çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otizmli çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır.

 Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otizmli çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler

Bir annenin doğum sonrası çocuğunun (tüm özür grupları dahil olmak üzere) özürlü olma oranı %2dir; Otistik olması oranı ise %0.5′tir (eskiden bu oran 4/10.000 olarak değerlendirilirdi). Bir otizm
2li çocuktan sonra, ikinci çocukta otizmin ortaya çıkması riski %3 dür. 

Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Her çocuktaki otistik belirtiler ve bunların seviyesi farklılık gösterebilir, bu nedenle otizmin seviyelerini kategorize etmek güçtür. Ayrıca, Asperger Sendromu ve Rett Sendromu olarak bilinen otizm formları da bulunmaktadır.

Otizmin Belirtileri Nelerdir?

Otizmli çcuklarda, etkilenme dereceleri değişse de, aşağıdaki ortak belirtiler görülür;
Sosyal ilişkilerde güçlük Konuşma güçlüğü
Sessiz iletişimde zorlanma
Oyun oynama ve hayal gücünü kullanmada zorlanma
Değişikliklere karşı tepki ve direnç gösterme

Otizmin tipik özellikleri

Otizmli Bir Çocuk,
Başkalarına karşı ilgisizdir.
Göz temasından kaçınır.
Başkaları ile kendiliİinden iletişim kurmaz.
İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtir.
Diğer çocuklarla oynamaz.
Sürekli bir konu üzerinde konuşur. Sebepsiz şekilde ağlar, güler ve sebepsiz davranışlarda bulunur.
Anlamsız sözleri üst üste tekrarlar.
Nesneleri tutup sürekli döndürmekten hoşlanır. Değişikliklerden hoşlanmaz.
Yaratıcılık gerektiren oyunları oynayamaz.
Bazıları yaratıcılık gerektirmeyen bazı işleri oldukça hızlı ve iyi yapar.