21 Nisan 2013 Pazar


BEBEKLERİ UYUTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?


Bebeğiniz hala gece boyunca uyumuyor mu?” Bu, televizyonun kumandasını elinize her aldığınızda veya tam da siz uykuya dalmak üzereyken uyanan bir bebeğiniz yoksa yeterince masum bir sorudur. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, kendinizi cesaretlendirin. Bu uykusuz geceler size sonsuza kadar sürecekmiş gibi görünebilir. Aşağıda bebeğinize yardımcı olabilecek ürünler de dahil olmak üzere, bebeğinizin nasıl iyi bir uykucu olabileceğine dair ipuçları vardır. 

Bir rutin oluşturun

Bebekler ve uyku hakkında pek çok kitap yazılmıştır ve bunlar dönüp dolaşıp tek bir strateji ile özetlenebilir: Rutin. Philadelphia Çocuk Hastanesinde Uyku Bozuklukları Merkezi’nin müdür yardımcısı ve “Gece Boyunca Uyuma: Bebekler, Çocuklar ve Ebeveynleri Geceleri Nasıl İyi Uyuyabilirler” adlı eserin yazarı olan Jodi A. Mindell şöyle demektedir: "Genellikle her gece aksatmadan uygulamanız gereken üç veya dört egzersiz tavsiye ediyorum". Size özel bu rutini oluşturan aktivitelerin düzenli olarak uygulanması, belli bir dereceye kadar bu aktivitelerin ne olduklarından daha önemlidir. Örneğin, uyku zamanı rutini olarak önce banyo yaptırabilir, ardından bebeğinize yumuşak bir masaj yapabilir ve son olarak ona hikaye anlatmayı seçebilirsiniz.  Aynı şekilde bebeğinizi yatağına koymadan önce besleyebilir, birkaç dakika sallayabilir, sonra da yatağına bırakarak ona hafif bir ninni söyleyebilirsiniz.

Mindell, "Unutmayın ki bebekler saati söyleyemezler ancak onların içsel bir saatleri vardır. Gündüz uykuları ve gece uykusu için belli bir programa bağlı kalmak bu saati ayarlayacak ve bebeğinizin hızlı ve kolay bir şekilde uykuya dalmasına yardımcı olacaktır" diye ekliyor. "Ayrıca, bebeğinizi beşiğine veya yatağına koymadan önce çok fazla bekliyorsanız bebeğiniz fazla yorulabilir ve bu da sakinleşip uykuya dalmasını zorlaştırabilir."

Neler yapabilirsiniz?

• Sakinleştirici uyku hikayeleri En iyi uyku hikayeleri pek çok tekrarlar içeren hikayelerdir. Bunlar gitgide ezberlediğiniz ve bir yerden sonra bebeğinize aynı tempoda anlattığınız hikayelerdir (bu hikayelerin sizi de uyutabileceği aklınızda olsun). 

• Yumuşak banyo havluları  Bebeğinizi banyodan sonra yumuşak bir havluya sarmak rutinin rahatlatıcı bir parçası olabilir.

• Sallanan koltuk Gitgide daha fazla kullanılmaya başlanan bebek eşyalarından birisi de sallanan koltuktur. Bu, geceleri uyku  rutininizin önemli bir parçası olabilir, bebeğinizle beraber sallanabilir ve ona sevdiği uyku zamanı hikayelerini okuyabilirsiniz. 

İpucu: Eğer bebek odanız varsa hikayeleri orada okuyun. Bu sayede, gece rutininin son kısmı bebeğinizin odasında gerçekleşecektir. 

Bebeğinizin uykuya devam etmesini sağlamak

Bazı bebekler temizlik gürültüsüne rağmen bile uyumaya devam edebilirler. Bazıları da odada parmak ucunuzda yürümenize rağmen uyanabilir. Bebeğiniz uyurken evinizde hiç ses çıkmamasını sağlayamazsınız veya bebeğiniz uyurken işlerinize ara veremezsiniz. Fakat eğer bebeğinizin uykusu hafifse, onu rahatsız edebilecek şeyleri minimum düzeye indirmek ve günlük gürültülere rağmen uyumaya devam etmesine yardımcı olabilecek yollar bulmak isteyebilirsiniz.

Neler yapabilirsiniz: 

• Bebek monitörü Bebeğinizin sesini ve ağlamalarını alan ve bunları evinizde herhangi bir odaya koyabileceğiniz bir alıcıya ileten en temel modeli seçebilirsiniz. Veya bebeğinizin odasındaki sıcaklığı ölçen bir termometresi veya evinizde herhangi bir yerdeyken bebeğinizi izlemenize olanak sağlayacak bir görüntü ekranı olan daha iyi bir model de seçebilirsiniz. Eğer büyük veya iki katlı bir eviniz varsa, iki alıcısı olan modelleri tercih edin. Bu sayede birini yatak odanızda bırakır diğerini de mutfağa veya oturma odasına koyabilirsiniz. 
• "Beyaz gürültü" ve diğer sakinleştirici sesler Bir fan veya nemlendiriciden gelen monoton bir “beyaz gürültü” potansiyel olarak rahatsız edici seslerin engellenmesine yardımcı olacaktır — örneğin kapı zili, telefon sesi, kardeşlerden gelen sesler ve ses çıkaran hayvanlar. Uyku uzmanı Mindell şöyle demektedir: "Bazı bebekler sürekli sesleri rahatlatıcı bulabilir". Ayrıca okyanus dalgaları veya kalp atışı gibi sesler çıkaran özel makineler de bulabilirsiniz. Bazı makineler oyuncak ayı veya kuzu şeklindedir ve bebeğinizin anne karnındayken duyduğu seslere benzer sesler çıkarabilir.

İpucu: Birkaç dakika çalışıp sonra duran makinelere kıyasla sürekli çalışan veya sabit sesler çıkaran makineler  tercih edilir. Mindell "Eğer bebeğiniz biraz gürültülü bir ortamda uyumaya alışırsa ve gece yarısı uyandığında odası sessizse, tekrar uykuya dönmekte zorluk yaşayacaktır" diyor.

Doğru oda sıcaklığını sağlayın 

Mindell şöyle demektedir: “İster inanın ister inanmayın, bebeğinizin tamamen sıcak bir odaya ihtiyacı yoktur. Rahat ettirecek düzeyde bir serinliği her zaman tavsiye ederim”. Her bebek için uygun olan tek bir sıcaklık yoktur, fakat eğer bebeğiniz uyandığında terliyse veya elleri ve ayakları üşümüşse, buna göre üzerinin kalınlığını ayarlamalısınız.

Siz nasıl giyiniyorsanız bebeğinizi de o şekilde giydirin. Bebeğinizin kat kat battaniyelerle örtülmeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Dolayısıyla tişörtü, pijamaları ve patikleri ona yeterli sıcaklığı sağlayacak kalınlıkta olmalıdır. Ağır battaniyeler, peluş şilte örtüler, yorgan ve yünlü örtüler ani bebek ölümü sendromuna (SIDS) sebep olabilir  ve 1 yaşından küçük bebekler için kullanılmamalıdır.

Neler yapabilirsiniz: 

• “Giyilebilir battaniye” Eğer bebeğinizin uyurken ek örtüye ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız, “giyilebilir battaniye” deneyebilirsiniz. Bu, bebeğinizin ısınmasına olanak sağlayacak fakat onu kısıtlamayacak şekilde tasarlanmış bir çeşit uyku tulumudur. Kolları yoktur, bu nedenle bebeğinizin kolları serbest kalır. Ayrıca alt kısmı kapalıdır, böylece normal bir battaniyenin tersine bebeğinizin üzerinden çıkarılamaz veya üst kısma kayarak bebeğinizin başını kapatamaz (SIDS için bir risk faktörü). Üzerindeki fermuarlar, gecenin bir yarısı bebeğinizin bezini değiştirirken battaniyeyi kolaylıkla açıp kapamanıza yardımcı olur. Eğer gerçekten sıcak bir gece değilse ve bebeğiniz kolları açıkken çok rahat görünmüyorsa uzun kollu bir giysi giydirebilirsiniz.

İpucu: Soğuk yatak çarşafının yaratacağı şok etkisini ortadan kaldırmak için bir sıcak su torbasını ılık suyla doldurun (sıcak değil) ve uyku saatinden 20 dakika kadar önce bebeğinizin yatağına koyun. Bebeğinizi yatağına koymadan önce bunları kaldırın. Bazen pazen bir çarşaf da daha sıcak bir yüzey sağlar ve bebeğinizin duyacağı rahatsızlığı azaltır. 

Bebeğinizi yakınınızda tutun

İlk birkaç ay boyunca, birçok ebeveyn bebeklerini kendi odalarında tutmaktadırlar. Bu sayede gece beslemeleri daha kolay hale gelmekte ve bebeklerinin el altında olması güven vermektedir. İşler yoluna girdikten sonra, küçük bebeğinizi odasındaki beşiğine transfer edebilirsiniz.

Neler yapabilirsiniz?

• Basinet  Bebeğiniz genellikle tekerlekli ve yeni doğan bebekler için tasarlanmış küçük bir yatak olan geleneksel bir basinet içerisinde uyuyabilir. Bunu odanıza veya evinizde herhangi bir yere yerleştirebilirsiniz. Yatağınıza monte edilebilen özel bir beşik de satın alabilirsiniz, bu sayede bebeğinizle aranızda sabit bir mesafe oluşturabilirsiniz.

İpucu: Yatak odanızda içinde alt değiştirme malzemeleri ve temiz bir pijama takımının olduğu bir sepet bulundurun, böylelikle gecenin ortasında bebeğinizin altını değiştirmek için onu beşiğinden çıkarmak ve odasına götürmek zorunda kalmazsınız. 

Bebeğinizin kendi başına uykuya dalmasına yardımcı olun

Mindell gibi uyku uzmanları bu noktada duyarlı davranırlar: Bebeğiniz mayıştığında fakat hala uyanıkken beşiğine koyun. Eğer bebeğinizi sallayarak veya emzirerek uyutmaya alıştırırsanız, kendi başına uykuya dalmaktan ziyade başkasının onu uyutmasına ihtiyaç duyan bir bebeğe sahip olursunuz. Kollarınızla uyku arasındaki geçişi hafifletmenin bir yolu da bebeğiniz uykuya dalarken birşeylere bakmasını sağlamaktır.

Neler yapabilirsiniz?

• Dönence veya gece lambası Mindell şöyle demektedir: "Bebekler beşiklerinde bir şeyler izlemeyi severler". Işıklı taklit akvaryumlardan (elbette yakınlarda bir masaya gerçek bir akvaryum da koyabilirsiniz) tavana yıldız yansıtan gece lambalarına ve müzik çalarak hareket eden dönencelere kadar bebeğinizi yatağında eğlendirebilecek onlarca ürün bulabilirsiniz.

İpucu: Bebeğiniz oturabildiğinde, beşiğinden dönenceyi kaldırmalısınız. Bunu uzanamayacağı bir mesafede tavana asabilirsiniz, böylelikle bebeğiniz hala ona bakabilir. Altını değiştirirken kıpırdanmasını engellemek için alt değiştirme masasının üzerine de asabilirsiniz.



13 Nisan 2013 Cumartesi


TUVALET EĞİTİMİ ÖNERİLERİ !



Tuvalet eğitiminde anne babaların bilmesi lazım gelen en önemli husus şudur; Çocuk için alt ıslatmak bir haz ve keyif halidir. Çocuk, tam da sıkışmış, zorda kalmış ve idrar yolu tam da dolu olduğu bir sırada rahatlamak için bırakır kendini. Ve bu sırada da haz alır ve rahatlar. Birçok çocuk vardır ki, bu rahatlama anında anne babasının karşısına geçer ve onların yanında altını ıslatır. Madem ki, alt ıslatmak bir haz ve keyif verici bir durumdur, o halde anneler bilmelidir ki, tuvalet alışkanlığı kazandırmaya çalışılan bir çocuktan aslında istenilen şey, bu hazzın elinden alınmasıdır. Bu nedenle, çocuklar altını ıslatırken aldıkları haz karşısında anne babalarının neden kızdığını, neden hemen telaşa kapıldığını anlamakta zorluk çekerler.

İşte bu nedenle, çocuklarda tuvalet alışkanlığı başlayabilmesinin temel şartlarından biri, çocuğun bu haz duygusunu terk edebilecek bir yaşta olması gerekir. Bu yaş ise, çocuktan çocuğa fark etmekle birlikte yaklaşık 18 – 24 ay arasında değişmektedir.
Bununla birlikte, çocuğun tuvalet alışkanlığına başlayabilmesi için, idrar yollarındaki kaslarının yeterli olgunluğa ulaşmış olması gerekir ki çocuk bu kasları kontrol edebiliyor olsun. Bunun için de yaş aralığı yin 18 – 24 ay diyebiliriz.
Bu iki temel şart yerine gelmiş ise de bazı çocuklar tuvalet alışkanlığını hala kazanamıyorsa, bu durumun genelde üç temel sebebi vardır;
1- Çocuğun anne babasından gelen genetik bir alt ıslatma problemi varsa, muhtemel böylesi bir çocuk da altını ıslatacaktır. (Bazen bir ailede 3 çocuktan ikisi bu genetik durumdan etkilenmez ve tuvalet alışkanlığını erken yaşta kazanabilir ama bir çocuk anne babasından birinin alt ıslatma problemini taşıyabilir)
2- Çocuğun uykusu çok derindir ve altını ıslattığını fark etmiyordur.
3- Çocuk aile içinde rahat değil ve psikolojik bir baskı altında hissediyordur kendisini.
Eğer yukarıdaki saydığımız tüm şartlar yerine gelmiş ise ve herhangibir sorun yok ise o takdirde izlenilecek yol şudur.
1- Çocuğun haz aldığı alt ıslatmasının aslında kendisini rahatsız eden bir durum olduğunu kendisi de anlaması gerekir. Bunun için ilk adım olarak gündüzleri çocuğa bağlanılan bez ıslaklığı çocuğa hissettirecek derecede kalitesiz bir bez olmalıdır. Çocuklar gündüzleri pahalı ve kaliteli bezlerin emiciliği ile ne altını ıslattığını hissediyor ne de ıslanmış olan altlarından rahatsız oluyorlar. Tuvalet alışkanlığı kazandırılacak çocuklar mutlaka bu dönemde ıslaklığı hissedebilecek bir bezle gündüzlerini geçirmelidir.
2- Tuvalet alışkanlığında önce büyük tuvalet, gündüz saatinde alıştırılmalıdır. Çocuklar büyük tuvaletlerini yaparken bunu genelde anne babalar hissder ve çocuğun yüz hatlarından büyük tuvalet yaptığı anlaşılır. Çocuk için büyük tuvalet aslında bir zorlamadır, bu zorlama eğer çocuğu daha rahat tuvaletini yapacağı bir yer gösterilir, öğretilirse çok kolay geçiş sağlanabilir. Bunun için büyük tuvalet alışkanlığında lazımlık kullanmak güzel bir yöntemdir. Çocuk ne zaman ki, büyük tuvaletini yapmaya çalışıyorsa, anne çocuğunu hazımlığa (lazımlık tuvalette olmalı) davet etmeli ve çocuk oturarak ve daha rahat olarak tuvaletini yapmayı öğrenmelidir.
3- Çocuğa tuvalet alışkanlığı gündüz kazandırdıktan sonra, aynı usul geceye alınmalıdır. (Hissettirici bir bez bağlama)
3- Çocuk büyük tuvaletine gündüz alıştığında aynı zamanda gece de altına kaçırmaz.
4- Bütün bunlar sabır içinde takip edilmeli, tebessüm ve hoşgörü annenin yüzünden eksik olmamalıdır. Anne eğer çocuğunun bu döneminde sinirli, kızgın veya çocuğunu küçük düşürücü tavırlar içinde olursa çocuk panik ve korku içine girer ve tuvalet alışkanlığını kazanamaz. Anne büyük bir olgunlukla çocuğunun bu döneminin de keyfini çıkartarak ona destek olmalıdır.
5- Tüm bu durumlara rağmen çocuk 3 – 4 yaşına gelmiş ve hala tuvalet alışkanlığı kazanamamışsa bir pedagog ile görüşülmesi gerekir.
Pedagog -Adem Güneş


minigim.com'un kurucuları, vivense'nin hikayelerinde ..





4 Nisan 2013 Perşembe


HAYVANLARIN ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİSİ


Çocuğun hayvanları sevmesi, onlardan sevgi görmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanında gelişimini destekler ve zayıf olduğu alanlarda beceri kazanmasına destek olur.
Bir eğitim materyali yoktur ki çocuğun her gelişim alanına aynı anda hitap edip geliştirsin. Bu bir mucizeye benziyor. Çocuklara her şeyi öğreten tek şey: “Hayvanlar”. Tabi hayvanların da bir kalbi olduğunu unutmadan onları sevgi dolu ve güvenli bir ortamda besleyerek çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunabilirsiniz.

Hayvanlar çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimine şu şekilde katkıda bulunmaktadır;

Zihinsel Gelişim: Hayvanlar dünyası çok çeşitlidir ve zengindir. Her hayvan farklı renklere, özelliklere, şekillere sahiptir ve çocuklar bunları keşfetmeyi çok sever. Bu çocuklarda araştırma, analiz etme, kategori yapma, ilişki kurma, problem çözme vb. becerilerin gelişmesi yardımcı olur.
 
Duygusal ve Sosyal Gelişim: Çocuklar hayvanların birbirleriyle iletişimi gözler, onlarında mutlu, üzgün olduğunu gözler. Böylece arkadaşlarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olmayı öğrenir. Ayrıca bir hayvanın bakım sorumluluğunu almak sorumluluk duygusunu geliştirir. Sorumluluk alıp, bunları yerine getiren çocuk bundan gurur duyar ve öz güveni artar.
 
Dil Gelişimi: Hayvanlar hakkında konuşmak çocuklar için en eğlenceli konulardan biridir. Çocuklar hayvan hakkında konuşarak yaşıtlarıyla iletişim kurma şansı yakalar. Hayvanlar üzerine konuşacak çok şey olduğu için bu sohbetler çocukların arkadaş edinmelerine yardımcı olur. Eğer bir çocuk evcil hayvan besliyorsa; arkadaşlarına ona nasıl baktığını, onunla neler yaptığını anlatması konuşma becerisini ve kelime daracığını geliştirir.
 
Fiziksel Gelişim: Çocuklar hayvanları taklit etmeyi çok severler ve onları taklit ederken zıplarlar, atlarlar. Bu büyük ve küçük kas gelişimine yardımcı olur.
Gördüğünüz gibi havyalar çocukların her gelişim alanına destek oluyor. Bunu bir örnekle özetlemek istiyorum. Küçükken civciv büyüten bir arkadaşımla civciv büyütmenin ona çok şey katığını ve hala o anılarının taze olduğunu anlattı.

Sizce civciv büyütmek bir çocuğa ne katabilir? Civciv büyüten bir çocuğun, her gün o civcive yem vermesi ve bakması yani sorumluluk alması gerekiyor. Civcivi büyürken vücudundaki değişiklikleri gözlemek zihinsel gelişimine katkıda bunmaktadır. Civcivin bütün ihtiyaçlarını karşılaması, ona sahip olmanın gururunu duyması, arkadaşlarına bundan bahsetmesi, bütün bunlar çocuğun öz güvenini artırır ve sosyal becerilerini geliştirir. Hayvanları seven çocuk, arkadaşlarının ihtiyaçlarına, duygularına daha duyarlı olur ve empati duygusu geliştirir.

Diğer evcil hayvanlar da çocuğun gelişimin de aynı etkiyi yaratır. Evinizde bir civciv büyütemezsiniz ama başka evcil havyaları besleyebilirsiniz. Biliyorum ki büyük şehirlerde evcil hayvan beslemek oldukça zor. Fakat bu zorluğa çocuğunuz için katlanmanız çocuğunuzun sayısız faydaları sağlayacaktır.

Özellikle tek çocuklu ailelerin bir evcil hayvan beslemesini daha fazla öneriyorum. Çünkü evde tek çocuğun oyun oynayacağı bir kardeşi yoktur ve yalnız kalır. Aynı zamanda tek çocuk olduğu için ailenin de yıldızıdır ve bütün ilgi onun üzerindedir. Bu nedenle çocuk her dediğinin yapılmasını ister ve “hayır’ı kabul etmez. Hiçbir şeyini başkalarıyla paylaşmak istemez ve her zaman ilginin onun üzerinde olmasını ister. Evde bir evcil hayvanın olması, anne babanın onu sevdiğini ve onla ilgilendiğini görmesi eksik olduğu bu alanlarda gelişmesini sağlayacaktır.

 Bunun yanı sıra bazen çocuklar ailede bulamadığı sevgisi bir hayvanda bulabilir. İlgisiz anne babaya sahipse ve ailesiyle yeterince zaman geçiremiyorsa bir evcil hayvanı olması çocuğun rahatlamasını sağlar ve içine kapanmasını önleyebilir. Çünkü çocuk sevgisini, ilgisini baktığı bu hayvana verir, onla konuşur, sorunlarını, mutluluğunu onla paylaşır en önemlisi ondan sevgi görür ve kendini değerli hisseder.

Bu yönüyle hayvan sevgisinin terapi etkisi de vardır. Hatta bazı hayvanlar psikolojik problemlerin çözümünde terapi de kullanılmaktadır. Örneğin Amerika’da yavru köpekle terapi yapılmaktadır. Terapi sırasında yavru kopek çocukla, çocukta yavru köpekle oyun oynar. Hayvan sevgisi içine kapanık, arkadaşı olmayan çocuklar için de çok faydalıdır. Çevresindeki yetişkinlere veya arkadaşlarına tepkili olan çocuk, baktığı hayvanın bir suçu olmadığını bilir ve onla konuşur, dertleşir, içine kapanmaz, bu evcil hayvanla iletişim kurarak gerçek dünyayla olan bağlarını tamamen koparmaz.

Ayrıca gerçek hayatta çeşitli hayvanları görmemiş, hiçbir hayvana dokunup sevmemiş çocuklarda hayvan fobisi de gelişmektedir. Hayvan sevgişi gelişmeden büyüyen bu çocuklar hayvanlardan korkabilir ve bu korku yetişkinlikte ciddi boyutlar alabilir. Ayrıca hiçbir hayvana dokunmayan çocuk çok titiz olabiliyor ve hayvanlara dokunmaktan çekinebilir. Yani hayvan sevgisi tatmadan büyüyebiliyor. 

Görüldüğünüz gibi bir çocuğun evcil hayvan beslemesi ona birçok yönden yardım ediyor. Eğer evde evcil hayvan besleme şansınız yoksa en azından fırsat buldukça çocuğunuzun havyaları görmesi, onlara dokunması içi fırsat yaratın; onları hayvanat bahçesine ve çiftliklere götürün. Şehirde çocuklar apartmanlarda, siteler de büyüyor ve hayvanları sadece TV’den, kitaplardan tanıyorlar. Bu nedenle hayvanları belki ilk defa canlı olarak hayvanat bahçesinde görme şansı yakalıyor. Bu şansı iyi kullanmalarına ve bu kısa sürede gönüllerince hayvanları keşfetmelerine ve sevmelerine izin verin. En önemlisi çocuğunuzun özgürce hayvanlarla oynamasına izin verin “Aman üzerin kirlenecek, oraya gitme, mikrop kaparsın, ona dokunma…” gibi sözlerden kaçının.  Hayvanat bahçesine ve çiftliklere sık giderek gittiğinizde uzun kalmaya gayret edin. Bu çocukların hayvanları sevmesine, onları tanımasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra çocukların hayvanları tanıması ve hayvan sevgisini geliştirmek için hayvanlarla ilgili belgesel CD’leri satın alınarak çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Ayrıca hayvanların kahraman olduğu dostluk, sevgi temalı filmleri de çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Bir nesil “Lassie” adlı köpeğin maceralarıyla büyümüştür. Dostluk, paylaşma, fedakarlık, sevgi, arkadaşlık gibi bir çok duyguyu bu filmlerle yaşamıştır.
 
Fakat şu konuda ailelerin duyarlı olmasını rica ediyorum. Hayvanlar çocuğunuzun gelişimini artıracak bir oyuncak ya da bir araç değildir. Bir evcil hayvan besleme sorumluluğunu alamayacak bir çocuğa bir evcil hayvanı emanet edip ona eziyet edilmesine izin vermeyin veya Pet Shop’tan bir hayvan alıp 2-3 hafta besleyip tekrar telsim ederek bu şirin hayvanların psikolojisini bozmayın. Unutmayın ki onlar çocuğunuzu eğlendirecek, mutlu edecek bir oyuncak değil. Onlar yaşayan bir canlı ve onların da kalbi, duyguları var.  Bu konuda çok hassas olmanızı rica ediyorum. Kesin bir evcil hayvan besleyecekseniz sona güvenli ve sağlıklı bir ortam sunabilecekseniz satın alın. Bu şuna benziyor bir çocuğun geleceğini düşünmeden, ona iyi şartlar sunamayacağınızı bildiğiniz halde birçok çocuk sahibi olmak gibi.

Son olarak anne babaların yaptığı diğer yanlış düşence ise hayvanları mikrop kaynağı görmeleridir. Genellikle aileler hayvanlarla temas eden çocuğun ağzına tüy kaçmasından, mikrop bulaşmasından endişe ederler. Fakat gerekli tedbirler alınıp, aşıları yapıldığında, yani sağlık koşullarına dikkat edildiğinde hem çocuk için böyle bir sorun olmayacak, hem de hayvanların rutin kontrollerinin takip etmek çocuğa sorumluluk bilinci verecektir. Yani evcil hayvanın sağlığına dikkat etmesi, emek vermesi onu daha fazla sevmesine değer vermesini sağlayacaktır. En önemlisi sevmeyi öğrenecektir. Unutmayın ki hayvanları sevemeyen insanlar insanları da sevemez. Bunun temelleri çocuklukta atılır. Bu makalemde hayvan sevgisinin, dostluğunun çocuğunuzun gelişiminde ve hayatındaki önemi göstermek istedim.

Özetlemek gerekirse şartlarınızın el verdiği evcil hayvanı besleyerek çocuğunuzun gelişim alanlarını destekleyebilir ve zayıf olduğu alanlarda gelişmesini sağlayabilirsiniz. Bunu yapamıyorsanız bile sık sık hayvanat bahçesine giderek çocuğunuzun hayvanları gerçek hayatta görmesine ve hayvan sevgisini geliştirmesine fırsat verebilirsiniz.
Çocuğunuzun hayvan sevgisini tadarak büyümesi dileğiyle…






HAYVANLARIN ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİSİ


Çocuğun hayvanları sevmesi, onlardan sevgi görmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanında gelişimini destekler ve zayıf olduğu alanlarda beceri kazanmasına destek olur.
Bir eğitim materyali yoktur ki çocuğun her gelişim alanına aynı anda hitap edip geliştirsin. Bu bir mucizeye benziyor. Çocuklara her şeyi öğreten tek şey: “Hayvanlar”. Tabi hayvanların da bir kalbi olduğunu unutmadan onları sevgi dolu ve güvenli bir ortamda besleyerek çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunabilirsiniz.

Hayvanlar çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimine şu şekilde katkıda bulunmaktadır;

Zihinsel Gelişim: Hayvanlar dünyası çok çeşitlidir ve zengindir. Her hayvan farklı renklere, özelliklere, şekillere sahiptir ve çocuklar bunları keşfetmeyi çok sever. Bu çocuklarda araştırma, analiz etme, kategori yapma, ilişki kurma, problem çözme vb. becerilerin gelişmesi yardımcı olur.
 
Duygusal ve Sosyal Gelişim: Çocuklar hayvanların birbirleriyle iletişimi gözler, onlarında mutlu, üzgün olduğunu gözler. Böylece arkadaşlarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olmayı öğrenir. Ayrıca bir hayvanın bakım sorumluluğunu almak sorumluluk duygusunu geliştirir. Sorumluluk alıp, bunları yerine getiren çocuk bundan gurur duyar ve öz güveni artar.
 
Dil Gelişimi: Hayvanlar hakkında konuşmak çocuklar için en eğlenceli konulardan biridir. Çocuklar hayvan hakkında konuşarak yaşıtlarıyla iletişim kurma şansı yakalar. Hayvanlar üzerine konuşacak çok şey olduğu için bu sohbetler çocukların arkadaş edinmelerine yardımcı olur. Eğer bir çocuk evcil hayvan besliyorsa; arkadaşlarına ona nasıl baktığını, onunla neler yaptığını anlatması konuşma becerisini ve kelime daracığını geliştirir.
 
Fiziksel Gelişim: Çocuklar hayvanları taklit etmeyi çok severler ve onları taklit ederken zıplarlar, atlarlar. Bu büyük ve küçük kas gelişimine yardımcı olur.
Gördüğünüz gibi havyalar çocukların her gelişim alanına destek oluyor. Bunu bir örnekle özetlemek istiyorum. Küçükken civciv büyüten bir arkadaşımla civciv büyütmenin ona çok şey katığını ve hala o anılarının taze olduğunu anlattı.

Sizce civciv büyütmek bir çocuğa ne katabilir? Civciv büyüten bir çocuğun, her gün o civcive yem vermesi ve bakması yani sorumluluk alması gerekiyor. Civcivi büyürken vücudundaki değişiklikleri gözlemek zihinsel gelişimine katkıda bunmaktadır. Civcivin bütün ihtiyaçlarını karşılaması, ona sahip olmanın gururunu duyması, arkadaşlarına bundan bahsetmesi, bütün bunlar çocuğun öz güvenini artırır ve sosyal becerilerini geliştirir. Hayvanları seven çocuk, arkadaşlarının ihtiyaçlarına, duygularına daha duyarlı olur ve empati duygusu geliştirir.

Diğer evcil hayvanlar da çocuğun gelişimin de aynı etkiyi yaratır. Evinizde bir civciv büyütemezsiniz ama başka evcil havyaları besleyebilirsiniz. Biliyorum ki büyük şehirlerde evcil hayvan beslemek oldukça zor. Fakat bu zorluğa çocuğunuz için katlanmanız çocuğunuzun sayısız faydaları sağlayacaktır.

Özellikle tek çocuklu ailelerin bir evcil hayvan beslemesini daha fazla öneriyorum. Çünkü evde tek çocuğun oyun oynayacağı bir kardeşi yoktur ve yalnız kalır. Aynı zamanda tek çocuk olduğu için ailenin de yıldızıdır ve bütün ilgi onun üzerindedir. Bu nedenle çocuk her dediğinin yapılmasını ister ve “hayır’ı kabul etmez. Hiçbir şeyini başkalarıyla paylaşmak istemez ve her zaman ilginin onun üzerinde olmasını ister. Evde bir evcil hayvanın olması, anne babanın onu sevdiğini ve onla ilgilendiğini görmesi eksik olduğu bu alanlarda gelişmesini sağlayacaktır.

 Bunun yanı sıra bazen çocuklar ailede bulamadığı sevgisi bir hayvanda bulabilir. İlgisiz anne babaya sahipse ve ailesiyle yeterince zaman geçiremiyorsa bir evcil hayvanı olması çocuğun rahatlamasını sağlar ve içine kapanmasını önleyebilir. Çünkü çocuk sevgisini, ilgisini baktığı bu hayvana verir, onla konuşur, sorunlarını, mutluluğunu onla paylaşır en önemlisi ondan sevgi görür ve kendini değerli hisseder.

Bu yönüyle hayvan sevgisinin terapi etkisi de vardır. Hatta bazı hayvanlar psikolojik problemlerin çözümünde terapi de kullanılmaktadır. Örneğin Amerika’da yavru köpekle terapi yapılmaktadır. Terapi sırasında yavru kopek çocukla, çocukta yavru köpekle oyun oynar. Hayvan sevgisi içine kapanık, arkadaşı olmayan çocuklar için de çok faydalıdır. Çevresindeki yetişkinlere veya arkadaşlarına tepkili olan çocuk, baktığı hayvanın bir suçu olmadığını bilir ve onla konuşur, dertleşir, içine kapanmaz, bu evcil hayvanla iletişim kurarak gerçek dünyayla olan bağlarını tamamen koparmaz.

Ayrıca gerçek hayatta çeşitli hayvanları görmemiş, hiçbir hayvana dokunup sevmemiş çocuklarda hayvan fobisi de gelişmektedir. Hayvan sevgişi gelişmeden büyüyen bu çocuklar hayvanlardan korkabilir ve bu korku yetişkinlikte ciddi boyutlar alabilir. Ayrıca hiçbir hayvana dokunmayan çocuk çok titiz olabiliyor ve hayvanlara dokunmaktan çekinebilir. Yani hayvan sevgisi tatmadan büyüyebiliyor. 

Görüldüğünüz gibi bir çocuğun evcil hayvan beslemesi ona birçok yönden yardım ediyor. Eğer evde evcil hayvan besleme şansınız yoksa en azından fırsat buldukça çocuğunuzun havyaları görmesi, onlara dokunması içi fırsat yaratın; onları hayvanat bahçesine ve çiftliklere götürün. Şehirde çocuklar apartmanlarda, siteler de büyüyor ve hayvanları sadece TV’den, kitaplardan tanıyorlar. Bu nedenle hayvanları belki ilk defa canlı olarak hayvanat bahçesinde görme şansı yakalıyor. Bu şansı iyi kullanmalarına ve bu kısa sürede gönüllerince hayvanları keşfetmelerine ve sevmelerine izin verin. En önemlisi çocuğunuzun özgürce hayvanlarla oynamasına izin verin “Aman üzerin kirlenecek, oraya gitme, mikrop kaparsın, ona dokunma…” gibi sözlerden kaçının.  Hayvanat bahçesine ve çiftliklere sık giderek gittiğinizde uzun kalmaya gayret edin. Bu çocukların hayvanları sevmesine, onları tanımasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra çocukların hayvanları tanıması ve hayvan sevgisini geliştirmek için hayvanlarla ilgili belgesel CD’leri satın alınarak çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Ayrıca hayvanların kahraman olduğu dostluk, sevgi temalı filmleri de çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Bir nesil “Lassie” adlı köpeğin maceralarıyla büyümüştür. Dostluk, paylaşma, fedakarlık, sevgi, arkadaşlık gibi bir çok duyguyu bu filmlerle yaşamıştır.
 
Fakat şu konuda ailelerin duyarlı olmasını rica ediyorum. Hayvanlar çocuğunuzun gelişimini artıracak bir oyuncak ya da bir araç değildir. Bir evcil hayvan besleme sorumluluğunu alamayacak bir çocuğa bir evcil hayvanı emanet edip ona eziyet edilmesine izin vermeyin veya Pet Shop’tan bir hayvan alıp 2-3 hafta besleyip tekrar telsim ederek bu şirin hayvanların psikolojisini bozmayın. Unutmayın ki onlar çocuğunuzu eğlendirecek, mutlu edecek bir oyuncak değil. Onlar yaşayan bir canlı ve onların da kalbi, duyguları var.  Bu konuda çok hassas olmanızı rica ediyorum. Kesin bir evcil hayvan besleyecekseniz sona güvenli ve sağlıklı bir ortam sunabilecekseniz satın alın. Bu şuna benziyor bir çocuğun geleceğini düşünmeden, ona iyi şartlar sunamayacağınızı bildiğiniz halde birçok çocuk sahibi olmak gibi.

Son olarak anne babaların yaptığı diğer yanlış düşence ise hayvanları mikrop kaynağı görmeleridir. Genellikle aileler hayvanlarla temas eden çocuğun ağzına tüy kaçmasından, mikrop bulaşmasından endişe ederler. Fakat gerekli tedbirler alınıp, aşıları yapıldığında, yani sağlık koşullarına dikkat edildiğinde hem çocuk için böyle bir sorun olmayacak, hem de hayvanların rutin kontrollerinin takip etmek çocuğa sorumluluk bilinci verecektir. Yani evcil hayvanın sağlığına dikkat etmesi, emek vermesi onu daha fazla sevmesine değer vermesini sağlayacaktır. En önemlisi sevmeyi öğrenecektir. Unutmayın ki hayvanları sevemeyen insanlar insanları da sevemez. Bunun temelleri çocuklukta atılır. Bu makalemde hayvan sevgisinin, dostluğunun çocuğunuzun gelişiminde ve hayatındaki önemi göstermek istedim.

Özetlemek gerekirse şartlarınızın el verdiği evcil hayvanı besleyerek çocuğunuzun gelişim alanlarını destekleyebilir ve zayıf olduğu alanlarda gelişmesini sağlayabilirsiniz. Bunu yapamıyorsanız bile sık sık hayvanat bahçesine giderek çocuğunuzun hayvanları gerçek hayatta görmesine ve hayvan sevgisini geliştirmesine fırsat verebilirsiniz.
Çocuğunuzun hayvan sevgisini tadarak büyümesi dileğiyle…



3 Nisan 2013 Çarşamba


2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ

Tekrardan merhabalar. Öncelikle Otizm nedir, Otizm sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otizmli çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otizmli çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır.

 Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otizmli çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler

Bir annenin doğum sonrası çocuğunun (tüm özür grupları dahil olmak üzere) özürlü olma oranı %2dir; Otistik olması oranı ise %0.5′tir (eskiden bu oran 4/10.000 olarak değerlendirilirdi). Bir otizm
2li çocuktan sonra, ikinci çocukta otizmin ortaya çıkması riski %3 dür. 

Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Her çocuktaki otistik belirtiler ve bunların seviyesi farklılık gösterebilir, bu nedenle otizmin seviyelerini kategorize etmek güçtür. Ayrıca, Asperger Sendromu ve Rett Sendromu olarak bilinen otizm formları da bulunmaktadır.

Otizmin Belirtileri Nelerdir?

Otizmli çcuklarda, etkilenme dereceleri değişse de, aşağıdaki ortak belirtiler görülür;
Sosyal ilişkilerde güçlük Konuşma güçlüğü
Sessiz iletişimde zorlanma
Oyun oynama ve hayal gücünü kullanmada zorlanma
Değişikliklere karşı tepki ve direnç gösterme

Otizmin tipik özellikleri

Otizmli Bir Çocuk,
Başkalarına karşı ilgisizdir.
Göz temasından kaçınır.
Başkaları ile kendiliİinden iletişim kurmaz.
İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtir.
Diğer çocuklarla oynamaz.
Sürekli bir konu üzerinde konuşur. Sebepsiz şekilde ağlar, güler ve sebepsiz davranışlarda bulunur.
Anlamsız sözleri üst üste tekrarlar.
Nesneleri tutup sürekli döndürmekten hoşlanır. Değişikliklerden hoşlanmaz.
Yaratıcılık gerektiren oyunları oynayamaz.
Bazıları yaratıcılık gerektirmeyen bazı işleri oldukça hızlı ve iyi yapar.


21 Mart 2013 Perşembe


BUGÜN DÜNYA DOWN SENDROMU GÜNÜ

Peki Down Sendromu nedir? Down sendomu trizomi 21, genetik düzensizlik sonucu insanın 21 kromozon çiftinde fazladan bir kromozon bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan hastalığa verilen isimdir.

Vücutta yapısal ve fonksiyonel değişiklikler ile karakterize edilir. Vücuttaki küçük ve büyük farklılıkların kombinasyonu yapısal olarak sergilenir. Sık sık zihinsel kavramdaki bozukluklar ve fiziksel gelişimin tipik yüz görünümü gibi farklı olmasıyla ilişkilendirilir. Çoğunlukla hafif veya orta seviyeli öğrenme güçlüğü gibi sorunlar taşır.

Down sendromu gebelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen bir rahatsızlıktır. Down sendromuna her 800 ile 1000 doğumda 1 oranında rastlanır, istatistikler anne yaşının artışıyla bu oranın yükseldiğini göstermiştir, diğer etkenlerin payı küçüktür.
Down sendromunun tipik yüz siması, normal kromozon sayısında sahip olan bazı insanlar da görülebilir. Ancak Down sendromunda buna ek olarak, el aynasında çift yerinne tek derin olarak bulunan avuç içi çizgisi,  Badem biçimli göz, palebral yarık, düşük kas tonusu, gibi fiziksel belirtileri mevcüt.

Down sendromlu çocuklar genelde boy ve kilo açısından daha yavaş büyürler, daha yavaş öğrenirler, problem çözmede ve karar vermede diğer çocuklardan daha çok zorlanırlar. Zeka seviyeleri normalden düşük olarak kalır. Ancak iyi ve erken başlanan eğitimle zeka seviyelerinde anlamlı yükselmeye rastlanır. Down Sendromlu çocuklar iyi bir eğitimle normal birey şeklinde hayatlarını sürdürebilirler. İmkan tanındığında meslek edinebilirler. Kendi yaşamlarını idame ettirebilecek seviyeye ulaşabilirler. Fizik tedavi, özel eğitim ve dil terapisine ihtiyaç duyulur. Bunlar için planlı ve programlı bir şekilde profesyonel yardım almak gerekir..


Özel Eğitim Down Sendromlu çocuklar kendi aralarında farklılıklar gösterebilirler, bu yüzden çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir programla özel eğitim, beraberinde sosyal ve duygusal gelişimi, bilişsel gelişimi ve motor gelişimini desteklenir.

Fizik Tedavi Fizik tedaviye Down sendromlu bebeklerde iki aylıkken başlanmalıdır.Egzersizler Fizyoterapist bakımında yapılmalı ve günlük programlarla evde aile tarafından uygulanmalıdır.Düzenli kontrollerle duruma göre tedavi desteklenir. Çocuklarda yüz kasları gevşektir. Fizik tedavi süresince kas gücü ve motor becerilerinin yanı sıra, algılama becerisi de programa dahil edilerek desteklenmelidir.


Dil terapisi Down Sendromlu çocuklarda konuşma geç gelişir. Erken dönemde başlanan dil terapisi ile ortalama 2-3 yaşında konuşma başlayabilir. Nadir rastlansa da bazıları çok geç konuşurlar.Hiç konuşamayan sayısı ise oldukça azdır.


Kaynak wikipedia



19 Mart 2013 Salı


Sevgili minigim blog takipçileri size güzel haberlerimiz var :), minigim.com'a yepyeni ürünler ekleniyor, %100 organik ürünleri birleştiren Popique marka ürünleri çok yakında minigim.com'da. bizi takip etmeye devam edin süprizlerimiz devam edecek !! 

14 Mart 2013 Perşembe


ÇOCUKLARIMIZI YARGILAMAK !


Tekrardan merhabalar.. bugün için hazırladığımız blog yazımız çocuklara yapılan yargı ve eleştiriler ile ilgilidir..

Eksik bulma konusunda uzmanlaşmış bir toplumuz, nerede hata var, nerede kusur var, bulup çıkartmak konusunda çok becerikliyiz. Açıkçası bu konuda özel bir yeteneğimiz olduğunu düşünüyoruz. Bu yeteneği çömertçe kullanmamayı tavsiye ediyoruz. Çocuklarla ilgili olarak, ''Eleştirmeyelim de tepemize mi çıksın!! düşüncesi var. 

Sanki çocuğu eleştirmenin alternatifi, her dediğine tamam demekmiş gibi bir algı var. Oysa bizim söylediğimiz çok basit: Çocuğumuzun yapabildiği şeyleri daha çokyapmasına imkan verelim. Masanın üzerine tırmanmaktan dolayı zarar doğmasını istemiyorsak, etrafına minderler koyalım. Çıktığında ayağı kayıp düşmesin, diye yanında duralım. Yani ona ''yapabilme'' başarısını tattıralım. Bu başarısından ne kadar mutlu olduğumuzu, ne kadar güzel yaptığını söyleyelim. Yeterince övüyorsak, eleştirilerimiz de yerini daha kolay bulur.

 Çünkü insan olarak negatif bir gerilim aldığımızda, bir süre sonra kulaklarımızı kapatmaya başlarız. Kendimizi korumamız daha önemlidir. Eleştiri konusunda bir kontenjanımız vardır. Eleştiriye en açık insan da olsanız herkes üzerinize hücüm ettiğinde, ''durun bir dakika'' dersiniz. Ana- babaya, ''beş övgüye bir yargı'' ölçüsünü öneriyoruz. Bu ölçü, bizce sadece çocuğumuz için değil, bütün yaş grupları için geçerlidir. Eleştirmekte haklı olabiliriz. Ama kendimizi o kişinin iyi, övülecek yanını bulmakla yükümlü hissetmeliyiz. İnanın çok şeyin fark ettiğini göreceksiniz!



26 Şubat 2013 Salı


Kardeşler arasında ayrımcılık...


Herkes için çocuğu çok önemlidir, ve çoğunlukla her anne-baba çocukları arasında ayrım yapmadığını savunur... Oysaki bir çok kardeş arasında kıskançlık olmasının nedeni, bir takım gerçeklerle bir diğerine yaklaşımın farklı oluşudur. 

Küçük kardeşe gösterilen ''o daha küçük'' gerekçeli yaklaşım bir diğerine söylenen ''sen ağabeysin/ablasın'' gerekçeli sözler, küçüğü hep taviz alan, büyüğü de hep taviz vermek zorunda olan yapmış, bu da kardeşler arasında rekabete yol açmıştır. Bu haksız denge büyüseler bile hiç değişmez. Yeni doğan ve iki yaşındaki kardeşlere bu yaklaşımda bulunurken, 'abla', 'ağabey' konumunda iki çocuğun, hala en az bebek kadar korunmaya muhtaç olduğunu unutan aileler, çocukları büyünce'de bu durum aynı şekilde devam etmektedir.

Bu çocuklar arasında birinin diğerine göre daha çok korunup kollandığından öte SEVİLDİĞİ inancı yerleşmektedir. 
İlk çocukta ideallerini gerçekleştiren aile, ikinci çocuk'ta çocuk sevgisini tatmin etmiştir!

İlk çocuk örnek çocuk olmalıdır ve anne-baba ikilisi kendi doğrularını, kitapta yazılanları, pedagog görüşlerini çocuğa uygulama sevdasından helak olur! çocukça isteklerini şımarıklıklarını bile hoş görmez. Disiplin adı altında resmen baskı uygular. İkinci çocuğa karar verdiklerinde, egosu tatmin olan anne-baba son derece esnek bir yaklaşımla bebeği büyütür. Tolerans ön plandadır, buda beraberinde az disiplin anlamı taşıdığından küçük çocuk sürekli taviz alabilen konumuna girer.

Sonuç olarak, çocuklarımızı hangi yaşta olursa olsun önemsememiz, değer vermemiz ve onlara olan sevgimizi hissettirmemiz gerekir diye düşünüyoruz.
Hiç bir şey için geç kalmış değiliz, onlara yaşlarını yaşama fırsatını vererek, kardeş olmanın sırtlanacak bir yük değilde paylaşılacak bir mutluluk olduğunu öğreterek başlayabilirsiniz. 



20 Şubat 2013 Çarşamba


HEPİMİZİN KARDEŞE İHTİYACI VAR


Çoğu anneler babalar 2 inci çocuk konusunda çok endişeli yaklaşıyorlar. Temel ihtiyaçlarını, Eğitmi masrafları, bakım gereksinimlerini, karşılama konusunda ciddi endişeleri mevcüt.
Özellikle büyük metropollerde yaşayan, ve çalışan anneler, bi yanda hayat standartlarını korumak, gerksinimlerini karşılamak için çalışmaya ihtiyaç duymaktadırlar, öbür tarafta minicik bebekleri ve içlerini kemiren vicdan azabı yaşayan annelik duyguları.

Oysaki kardeşilik güzel bir şeydir ve hepimizin kardeşe ihtiyacı vardır. Bazen biyolojik kardeşimiz olmasa bile arkadaşlar, kuzenler, yeğenler aynı işlevi görürler. Onlarla kardeş gibi oluruz. Bu anlamda kardeşlik insanlık tarihi kadar eskidir. Ama bu toplumsal değişimin etkileri ile onun da sarsılabildiğini, örselendiğini görüyoruz. Çünkü kardeşlerden birbirleri ile çekişmelerinin en klasik sebeplerinden bir tanesi, başta anneye sonrasında babaya olan ihtiyaçlarının bu ihtiyacı karşılarken ortak olmasıdır.

aynı kaynaktan beslenen iki kişi, aynı kaynağı uygun bir şekilde bölüşüyor. Diğer yandan, ikisi de aslında o kaynağın hepsini istemekte, hepsine ihtiyaç duymaktadır. Mesela kardeşlik; kişinin bölüşmeyi, paylaşmayı, sırasını beklemesini, bazen sırasını başkasına vermesini, hakkı ve hukuku öğrenmesinin en güzel yollarından bir tanesidir. 

O yüzden genellikle kardeşli aileleri destekliyoruz. Ama kardeşsiz tek çocuk büyüten birçok aile de bütün bu değerleri çocuklarına kazandırabiliyor. Dahası bazen kardeşli büyüyen çocukların bu değerleri kazanmadığın, hatta tam tersi olumsuz sonuçların olduğunu görüyoruz.

içinde olduğumuz toplumsal doku, kardeşlerimiz olmasa bile, erkenden toplumsal hayata katılmamıza imkan veren kreşler, yuvalar veya anne-babamızla paylaştığımız zamanlar bizi bir şekilde terbiye etmekte. Kardeşsizlik bir problem değildir ama olabilir de. Kardeşlilik de bir problem değildir ama olabilir de....




11 Şubat 2013 Pazartesi


ÇOCUKLARIN İYİ DAVRANMALARINI SAĞLAMAK


Çocukların iyi davranmalarını sağlamak için işleri kolaylaştırdığınızda onların özgüveni yükselir. Kendilerini olumlu bir ışık altında, işbirlikçi ve bir yardımcı olarak görmeyi öğrenir, sizi mutlu edebildikleri için başarılı olduklarını duyumsarlar. Aşağıda çocuklarınızın beklentilerinizi karşılamasını sağlamak için bazı öneriler bulacaksınız.
1. Beklentilerinizin mantıklı ve çocuğunuzun yaşına uygun olmasına dikkat edin. Üç yaşındaki kızınızdan sütünü dökmemesini beklemek mantıklı değildir. Onun koordinasyonu tam gelişmemiştir. On iki yaşındaki oğlunuzu hafta sonunda tek başına evde bırakamazsınız. Böyle bir sorumluluğu ona yüklemek mantıklı olmaz. Beklentileriniz çocuğun gelişimine uygun olursa anlaşmazlık ve düş kırıkları yaşanmaz.
2. Önceden planlayın. Herhangi bir durumun çocuklarınız için zor olacağını biliyorsanız, onların bu durumla başa çıkmaları için önceden hazırlığınızı yapın. Yola çıkmadan önce yanınıza birkaç oyuncak ve yiyecek alırsanız, uzun araba yolculuğunuz herkes için daha dayanılır olabilir. Çocuklar yorgun ya da karınları aç olduğunda sabırsız olurlar. Önceden plan yapar ve çocuklarınızın gereksinimlerini anlayabilirsiniz, onların daha  uyumlu olmalarını sağlarsınız.
3. Beklentilerinizde açık olun. Ona ne istediğinizi, onun anlayabileceği bir dille tanımlarsanız kızınız, ''anneannenin evinde uslu ol,'' tümcesinin ne anlama geldiğini anlayacak ve kendisinden beklediğiniz gibi davranacaktır. Ona özellikle mobilyaların üzerinde zıplamamasını, yiyeceklere dokunmamasını ve erkek kardeşiyle kavga etmemesini istediğinizi anlatmalısınız.
4. Olumlu olanın üzerinde yoğunlaşın. ''iyi davranış'' ve ''çabayı'' övmek, desteklemek için tüm olanakları kullanın. Çocuğu terbiye ederken kötü yanları olduğu kadar iyi olanları da vurgulayın. Oğlunuzun ne yapması gerektiğini sıralarken doğru yaptıklarını da sayın. İşin yarısını tamamladığını anlarsa daha çok gayret edip geri kalan kısmı da başarması kolaylaşır. ''Gezimizle ilgili yazdığın kısa öykünü çok beğendim, ancak yazını okumak zor oldu. Yarın okulda, öğretmeninin de beğenmesi için öykünün en iyi el yazınla yeniden yazmanı istiyorum.''
5. Ona olabildiğince seçme hakkı verin. Seçme hakkı vermek, çocuklara denetimi ellerinde bulunduryormuş duygusu verir. Sonuç olarak, daha az karşı çıkarlar. ''eve gitmeden önce bir oyuncağa daha binecek zamanımız var. Hangi oyuncağa binmek istediğini sen seç.''
6. Ödül verin. Yatma saatini uzatmak ya da pastaneye giderek sevdiği bir tatlı yemek, çocuğun alışmış davranışı değiştirmede küçük bir dürtü olabilir. ''Hafta boyunca sabahları zamanında kalkarsan, cuma günü okuldan sonra dondurma yemeğe gidebiliriz.'' ''Bu dönem notların ortalaması B olursa, yılbaşı tatilinde gideceğin kayak gezisinin yarı parasını ben öderim.'' Çocuğun ulaşmaya çalıştığı amaç, mantıklı bir çaba sonucunda erişilir olmalı. Ödülün aşırı olması gerekmez. Bir yıldız ya da fen kağıdına yapıştırılacak süslü bir çıkartma bile çocuk için etkili bir dürtü olabilir.





5 Şubat 2013 Salı

ÇOCUKLARA VERİLEN CAZALAR


Ceza sözcüğü ''boyun eğmeye ya da kurallara uymaya zorlama'' olarak tanımlanır ve kişi üzerinde zorla denetim ya da baskı uygulamak anlamına gelir. Çocuğunuzla olan ilişkinizde elinizde çok fazla güç vardır. Siz fiziksel olarak daha güçlü, daha akıllı ve daha deneyimlisiniz. Yaşam kaynakları sizin denetiminizde, çocuklar ise sizin evinizde yaşamaktadır. Çocuklar sizin bakım, onay, sevgi, ve değer duyguları yönünden bağımlı oldukları için, onları zorla kendinize boyun eğdirtme gücü de sizindir, ''şunu yap, çünkü ben öle söylüyorum'' ''seni pişman edeceğim'' ''sakın denemeye kalkma'' ''yapmasan senin için daha iyi olur''.

Cezanın amacı çocuklara değişik davranış biçimleri kazandırmaksa, o zaman ceznın yararı yoktur. 
Aslında cezanın yararı yoktur. Aslında Ceza, çocukları yaptıkları ya da yapamadıkları şeylere pişman olma duygusundan uzaklaştırır. Çocuklar meydan okuma, suçluluk ve intikam duygularıyla tanışırlar. Tek anımsadıkları, ''intikam alırım'' ''seni pişman ederim'' gelecek sefer ona söylemem, hiç öğrenemez'' gibi sözler our. 

Cezalandırılan çocuğun gözünde anne baba adil değildir. Siz zorba, kendisi de kurbandır. Aynı zamanda, cezanın özgüven üzerindeki etkisi de yıkıcı olabilir. Çocuk kendini hakarete uğramış, aşağılanmış, güçsüz ve kötü olarak duyumsar. Sizin tarafınızdan kabul edilmek için her şeyi sizin isteğiniz doğrultusunda yapacak ve kendi gereksinimlerini unutacaktır: ''gereksinimlerim önemli değil, demek ki, ben de önemli değilim.''



Bir sonraki Blog yazımız ''Çocukların iyi davranmalarını sağlamak'' için nerler yapılabilir .

31 Ocak 2013 Perşembe


ÇOCUKLARA DİSİPLİSN UYGULAMAK


Günümüzde çoğu annemiz ve babamız hiç düzeltilmeyen ve sınırlandırılmayan çocukların yüksek özgüveniyle büyüdüklerini düşünürler! 

Oysaki gerçekte durum bunun tam tersidir. Disiplinsiz büyütülen çocukların özgüveni daha düşük olur ve onlar daha bağımlı, daha az başarılı ve çevrelerini denetleyemeyen kişiler olurlar.
Öğretmenlerinin onaylamyan tavırları ve gördükleri acımasız geribildirimlerle karşılaştıkça yaşamları tatsız süprizlerle dolar. 

Sınırlarını bilmedikleri ve ne zaman bir sorunla karşılaşacaklarını kestiremedikleri için (en sabırlı anne babanın bile bir taşma noktası vardır), bu çocuklar daha kaygılı olma eğlimindedir. Bu çocuklar çoğu zaman sevilmedikleri duygusu yaşarlar, çünkü yaşamlarında, kural ve sınırlamaların getirdiği fiziksel ve duygusal koruma yoktur: '' yaptıklarımı umursamyorlarsa, beni sevmiyor olmalılar''.

Disiplin, özgüvenine yapılan bir saldırı olarak görülmemelidir. Disiplin, çocuğa güvenli, destekleyici öğrenimin verildiği bir ev ortamı yaratmaktadır.
Disiplin çocuklarınızla iyi ilişki kurmanızla başlar. kendilerinden hangi kurallara uymalarının beklendiği ve uymadıklarında alacakları sonuçları anlaşılır mantıklı ve gerçekçi olması ile devam eder.




Bir sonraki Blog yazımız Çocuklara verilen cezalar ile ilgilidir .

28 Ocak 2013 Pazartesi


ÇOCUKLARIN OKUL BAŞIRISINI GELİŞTİRMEK


Tekrardan Merhabalar; Çocuklarımızın okulda başarılı olmasını istiyoruz. İyi notlar almasını güzel ve problemsiz bir okul hayatı olmasını istiyoruz!

Okulda yalnızca okuma yazma, matematik, tarih, ve fen bilgisi dersleri öğretilmez. Çocuklar derslerini mantıklı bir düzen ve dikkatle, zamanında bitirdiklerinde çok önemli bir yaşam becerisi öğrenmiş olurlar. Çocuklar okulda düzenli olmayı, önceden planlamayı işi sonuna dek takip etmeyi, öğrenir, kendilerini denetlemeyi alışırlar. Mantıklı notlar almaları benlik-değerlerine destek olur.

Oğlunuz ödev kağıtlarının üzerinde yıldızlar ve gülen yüzler görür, öğretmenin onu beğendiğini ve sevdiğini duyumsar, öteki çocukların onu yeterli bulduklarını görür.

Okulda başarısız olmayı sürdürmesine izin verilen çocuk özgüvenine her gün yeni darbeler alır. Aldığı düşük notlar, öğretmenin onayını almama ve sosyal soyutlanmalar çocuğun taşımak zorunda olduğu acı veren yüklerdir.çocuğun özgüveni giderek daha da gerilediğinden, büyük darbeler alır.

Çocukların okulda başarılı olmamasının doğal olarak pek çok nedeni vardır. Oğlunz öğretmeni iyi göremiyor ya da iyi işitemiyor olabilir. Bir öğrenme zorluğu (söz yitimi, okuma körlüğü, hiperaktiflik gibi) ya da yakınında oturan arkadaşları tarafından dikkati dağılıyor olabilir.

Sorun her ne olursa olsun, Araştırın önce çocuğunuzla görüşün. Oğlunuz size sorunun ne olduğunu ve bunu çözmek için ne yapılması gerektiğini anlatsın. Ardından, Öğretmenleriyle görüşün sorunun ne olduğunu, durum çözülmesi zor bir hale gelmeden öğrenin, veli toplantılarını kollayın, ve öğretmenin sorunu nasıl değerlendirdiğini dinleyin.



21 Ocak 2013 Pazartesi

YAŞAYAN BİR EV!


minigim.com kurucuları Serap ve Ahmet Boztaş'ın tasarım sürecini tamamladıkları zekeriyaköy'de bir ev. Rahat ve kullanışlı bir atmosfere bürünen bu dubleks evi sizinle paylaşmak istedik.



Gelişen bir bölgede, zekeriyaköy'de küçük ama bir okadar'da kullanışlı şirin ve keyifli olan bu daireyi müşterimizin istekleri doğrultusunda tasarlamaya başladık. 

Mekan ile ilgili duygularımızı proje aracılığıyla karşı tarafa aktarıp, nesnelerin ruhlarını ve onların yarattığı kabuk ile ekstra anlam yüklemeye çalıştık.




Ağırlıklı olarak doğal malzemeler mermer ve ahşap kullanarak rahat, aynı zamanda şık ve çağdaş bir görünüm elde ettik.